Kızamıkçık (Rubella) Enfeksiyonu

Kızamıkçık (rubella) oldukça yaygın görülen bir enfeksiyondur. Hastalık öksürük, hapşırma gibi durumlarda, havaya yayılan virüsler tarafından üst solunum yollarına girilmesi yoluyla bulaşır. Hastalığın kuluçka süresi 14-23 gündür ve hastalık virüs  yoluyla bulaşmasından itibaren 14 ila 23 gün sonra ortaya çıkar.

kizamikcik-hastaligi-nedir

Çocuklarda genellikle 2 yaş ve sonrasında görülebilen kızamıkçık; hafif ateş, iştahsızlık, öksürük, kulak arkasındaki lenf bezlerinde şişme, baş ve eklem ağrısı gibi belirtiler ile başlar. Daha sonra yüzde başlayıp vücuda yayılan küçük kırmızı noktalar halinde döküntüler görülür. Belirtiler 2-3 gün sürer, bazen hastalık çok hafif seyirli olabildiği gibi özellikle erişkinlerde biraz daha şiddetli seyredebilir. Ayrıca enfeksiyon geçiren kişiler hastalığa karşı bağışıklık kazanırlar.

Kızamıkçık hamilelik sırasında geçirildiğinde, anne karnında ki bebekte ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Gebelikte geçirilen kızamıkçık (rubella), düşük ve ölü doğumlara da neden olabilmektedir.  Bu nedenle kızamıkçık virüsü aldığını düşünen hamile kişilerin, doktor kontrolü ile gerekli testleri yaptırmaları çok önemlidir. Ayrıca kızamıkçık olan kişilerin hamile olan bireyler ile temastan kaçınmaları gereklidir. 

Kızamıkçık’ tan Korunmak İçin;

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan KKK; Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşısı, bu hastalıktan korunma sağlaması açısından önemli olmakla birlikte, tüm çocuklara uygulanmaktadır. Bebeklerde 1 yaşından sonra yapılır ve 2 doz şeklindedir, 2. dozu 5-6 yaş aralığında yapılır. Aşı yapıldıktan sonra, kızamıkçık olan kişilerde hastalık daha hafif seyredebilir.

Kaynakça;
http://www.mumcu.com/gebelik-ve-rubella-kizamikcik-enfeksiyonu/ (Dr. Alper Mumcu)
http://www.asm.gov.tr/asitakvimi.smt
http://www.asidanisma.com

Sevgilerimle…

Nihan Yıldırım

.

 

 

 

 

 

Bebeklerde Diş Çıkarma

Bebeklerde diş çıkarma süresi ortalama olarak 6-7 aylıkken çıkmaya başlarken, yaklaşık 29-30. aya kadar diş çıkarmaya devam ederler.  Ayrıca anne-babanın genetik faktörlerine bağlı olarak, diş çıkarma sürecinde farklılık görülebilir.

tooth

Diş çıkarma süreci bebekten bebeğe değişebilen bir süreçtir ve bu dönemde genellikle yaşanan sorunlar arasında;

  • Ateşlenme
  • İshal
  • Ağızda salya artışı
  • Uykusuzluk, uyku düzensizliği
  • Ağlama krizleri, huzursuz olma
  • İştahsızlık, kilo alımının yavaşlaması
  • Ellerini ısırma
  • Diş etinin şişmesi

ve bunun gibi nedenler, en çok görülen belirtiler arasındadır. Bu dönemde bebeklerin diş etinden duyduğu rahatsızlık nedeniyle, iştahsızlık görülebilir ve yemeleri gereken gıdaları almayı reddedebilirler. Bu durumda yemesi için zorlanmamalıdır, anne sütü ve mama takviyesi yapılması yeterli olacaktır. Yine dişin ağızda belirmesiyle bu bölgede kanama olabilir. Kanama ile birlikte oluşan diş eti rahatsızlığı için ayrıca doktor ile görüşülmeli, diş hekimi tarafından takibi yapılmalıdır.

Sonuç olarak diş eti kabarır, şişer ve daha sonra diş uç vererek ağızda belirir. Bazı bebeklerde şiddetli bir şekilde, bazılarında ise daha hafif bir şekilde süreç devam eder. Peki diş çıkarma sürecinde bebeğin rahatlaması için anne ve babalar neler yapabilir;

  • Bebeğin diş etini kaşıması için soğuk bir havuç, salatalık yada soğutmalı lastik diş kaşıyıcı verilebilir, böylece diş etindeki sancıyı azaltmasına yardımcı olur.
  • Bu dönemde huzursuzluk yaşayabilirler bu nedenle daha çok ilgi ve şefkat beklerler, sık sık kucağınıza alarak  sakinleşmesini sağlayabilirsiniz.
  • Diş eti ağrılarını ve kaşıntılarını azaltmak için doktor önerisi ile diş jeli kullanılabilir.
  • Parmağınız ile bebeğinizin diş etlerine masaj yapabilirsiniz yada temiz bir tülbentle masaj yapılabilir.
  • Bu dönemde iştahsızlık yaşanabilir bu durumda sık sık emzirilmeli yada formül mama verilmelidir.
  • Şiddetli ateş ya da ağrı durumlarında ise mutlaka doktora danışılmalıdır.

 

Sevgilerimle…

Nihan Yıldırım

 

 

 

Hamilelikte Folik Asit Kullanımı

Folik asit (Folat) B grubundan bir vitamindir, besin maddelerinde bulunan formuna Folat, ilaçlarda ve işlenmiş besinlerde ki formuna Folik Asit denilir. Ayrıca suda çözünen bir vitamindir.

folicacid

Daha çok yeşil yapraklı sebzelerde bulunan folik asit;

  • Ispanak
  • Fasulye
  • Brokoli
  • Yer fıstığı
  • Portakal suyu
  • Ceviz
  • Badem
  • Fındık
  • Fıstık
  • Karaciğer
  • Böbrek
  • Bira mayası

gibi besinlerde oldukça mevcuttur. Özellikle oluşan DNA hasarlarının onarımı ile hücre yapı taşlarının, kan hücrelerinin, sinir sistemi dokularının oluşum ve gelişimde önemli bir role sahiptir.

Bir çok kişinin folik aside ihtiyacı vardır. Ancak hamile kadınlar için folik asit kullanımı oldukça gereklidir. Hamilelik öncesi ve hamilelik süresince alınan folik asit, anne adayının sağlıklı bir gebelik geçirebilmesi, bebeğin olumlu yönde gelişimi ve bir çok doğumsal bozuklukların önlenmesi açısından çok önemlidir. Fakat çoğu kadın ihtiyaç duyulan tüm folik asidi tek başına yiyeceklerle alamaz bu nedenle takviye olarak  alınması gereklidir. Doğurganlık çağındaki tüm kadınların günde en az 400 mikrogram (0,4 miligram)  folik asit alması önerilmektedir.

Son yıllarda yapılan çalışmalar ; hamilelik öncesi ve hamilelik sırasında folik asit kullanımının, Spina Bifida görülme oranını azalttığı yönündedir. Spina Bifida (Açık Omurga) hastalığı, gelişimsel bir bozukluk olup, doğumsal anomali olarak tanımlanır. Oluşumunun önlenmesi için de, doktorlar tarafından hamilelik öncesinde folik asit kullanılmaya başlanması önerilir. Anomali riskini azaltmak için gebe kalmadan en az 6 hafta önce folik asit kullanımına başlanmalı ve gebeliğin ilk 3 ayı boyunca kullanımı sürdürülmelidir.

Son yıllarda gebelikte folik asit kullanımının, doğacak bebekte otizm riskini azalttığına ilişkin çalışmalar da mevcuttur. Örneğin Norveç’te yapılan ve 100 bini aşkın anne adayını kapsayan bir çalışmada; folik asit kullanan anne adaylarının çocuklarında otizm riskinin, folik asit kullanmayanlara oranla % 40 daha az olduğu sonucu çıkmıştır.

Folik asit içeren bir çok vitamin SGK kapsamında ödenmektedir ve  Dünya Sağlık Örgütü gebelikte folik asit kullanımını önermektedir.

Kaynaklar;
  • Gebelik Öncesi Dönem ve Gebelikte Folik Asit Kullanımı, Pınar ÇAKMAK, Yağmur MİNARECİ, Oğuz YUVANÇ, Turgut VAR, Tayfun GÜNGÖR, Leyla MOLLAMAHMUTOĞLU, Dr Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara 2006; Cilt: 3 Sayı: 3 Sayfa: 157-161
  • American Academy of Pediatrics, Folic Acid for the Prevention of Neural Tube Defects, Committee on Genetics, Pediatrics 1999;104;325

 

Sevgilerimle…

Nihan Yıldırım

Kısırlık (İnfertilite) Sorununa Genel Bakış

Günümüzde pek çok  çift, mutlu bir aile olmak adına çocuk sahibi olmak ister. Bazı çiftler sorunsuz çocuk sahibi olurken, bazılarının ise farklı nedenlerden dolayı çocukları olmuyor. Son zamanlarda çocuk sahibi olamayan çiftlerin sayısı hızla artarken, çocuğu olmayan çiftlerin, kısırlık (infertilite) tedavisine daha fazla yöneldiği görülmektedir. İnfertilite nedeniyle her 10 evli çifttin bir çifti tıbbi yardım alıyor. Her sene bir çok kişi, kısırlık (infertilite) tedavi yöntemiyle sorunlarını çözüme ulaştırma yolunda hızla ilerlemekte, tüp bebek tedavisiyle de bebek sahibi olabilmektedir.

Peki kısırlık sorununun nedenleri nedir?

Kısırlık sorununun nedenleri; kişiden kişiye göre değişebilmektedir. Kısırlığın en yaygın nedenleri arasında;

Kadınlarda;

  • Yumurta yetersizliği
  • Tüplerin hasarlı ve tıkalı olması
  • Erken menopoz
  • Endometriozis
  • Polikistik over sendromu
  • Yanlış beslenme ve stres

Erkeklerde;

  • Sperm yokluğu (Azospermi)
  • Yapısal sperm bozuklukları
  • Varikosel
  • Testis Tümörleri
  • Uzun süreli kullanılan ilaçlar  (antibiyotikler, kanser ilaçları, vb.)

sayılabilir, ayrıca hem erkek hem kadın için;  ileri yaş, alkol tüketimi, sigara kullanımı, aşırı kilolu olunması gibi faktörler de, infertilite riskini arttırabilmektedir.

Son yıllarda yapılan araştırmalar kadınlarda görülen kısırlık sorununun, aynı şekilde erkeklerde de meydana gelebildiğini göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1982-1985 yılları arasında yapılan çok yönlü araştırmada; olguların %20‘ sinde sorunun ağırlıklı olarak erkek, %38‘ inde sorunun ağırlıklı olarak kadın, her iki taraf için olguların  % 27‘ sinde sorunun genel anormaliklerden kaynaklandığı yönündedir.

Kısırlık nedeniyle oluşan problemlerin sonucunda yaşanılan stres de eşleri olumsuz yönde etkilemektedir. İnfertilite, eşlerin her ikisi için genellikle psikolojik olarak tehdit edici, duygusal olarak stresli, ekonomik olarak pahalı bir durumdur. İnfertilitenin fiziksel, psikolojik, sosyal, duygusal ve maddi etkileri vardır. Çiftler infertilite deneyimlerini, yaşamlarının en stresli deneyimi olarak tanımlamaktadırlar. Bu süreçte en az bir yıl düzenli olarak hamile kalmaya çalıştıktan sonra, gebelik gerçekleşmiyor ise mutlaka doktorunuza başvurmanız önerilmektedir. Doktorunuzun yapacağı tektikler ile varsa infertilite nedenleri araştırılıp size uygun tedavi yöntemi belirlenmektedir. Bu nedenle doktorunuz ile görüşmeniz, kontrollerinizi zamanında yapmanız önemlidir.

infertility

Tüm tedaviler yapıldıktan sonra yine de sonuç alınamıyorsa ve özellikle embriyo gelişimi olmadığından, gebelik gerçekleşmiyorsa, farklı bir tedavi olan donasyon tedavisi yapılabiliyor. Tüp bebek tedavisi uyguladıktan sonra başarısız olan, sonraki denemelerde de başarı olasılığı azalan  çiftler, yumurta donasyonu yöntemini tercih edebilmektedirler. Ancak ülkemizde yapılmayan donasyon işlemi, Türkiye’ ye en yakın yer olan KKTC’ de yapılabilmektedir. Kıbrıs dışında; İngiltere, Yunanistan, Avusturalya gibi bir çok Avrupa ülkesinde de tercih edilen bir yöntemdir. 

Kaynaklar;

 

Sevgilerimle…

Nihan Yıldırım

 

 

İnek Sütü Alerjisi

Okan Üniversitesi’ nden bir arkadaşımın sosyal medyada oluşturduğu bir grupta “İnek Sütü Alerjisi konusunda farkındalık yaratmaya çalışması, benim için konunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştu. Gruba daha önceden katılmıştım ve Defne’ nin doğumundan sonra daha sık takip etmeye başlamıştım, ne olur ne olmaz diye…

Grubun kurulma amacı ; çocuğu süt ve süt ürünlerine karşı ayrıca her türlü besine karşı alerjisi olan, anne ve babalar için, bu konuda fikir, tavsiye, yemek tarifleri, sorular ve yanıtların paylaşılabileceği bir ortam yaratmaktır. Ben de grubu kuran arkadaşımla konuştum ve hem inek sütü alerjisi hakkında bilgiler paylaşmak hem de bu sayfayı sizlere önermek istedim. İçeriğinde faydalı bilgiler bulunması açısından ve aynı sorunla mücadele eden ebeveynler için,  güzel bir paylaşım platformu olmuş.

Peki Nedir İnek Sütü Alerjisi?

İnek sütü alerjisi, bebeklerde sıklıkla görülebilen, bağışıklık sisteminin sütteki protein veya proteinlere karşı aşırı tepki vermesiyle  oluşan bir hastalıktır. Bununla birlikte inek sütü veya inek sütü içeren herhangi bir gıda alımından sonra alerjik belirtiler görülmektedir. Bunlar; kusma, dudak etrafında kızarıklık, vücutta kızarıklık, kaşıntı, ciltte şişlik, iştahsızlık, egzama gibi alerjik belirtiler şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Yapılan araştırmalara göre inek sütü; bebeklerin %2 ila 8′ inde alerji yapabilmektedir. Genellikle 1 yaşından önce başlar ve 3 yaşına kadar devam eder. Anne sütü ile beslenen bebeklerde, inek sütü alerjisi daha az görülmesi açısından, ilk 6 ay bebeğin anne sütü ile beslenmesi çok önemlidir. Çünki anne sütü, inek sütü alerjisine karşı koruyucu bir özelliğe sahiptir.

Alerji teşhis edildikten sonra  bebeğe özel bir diyet uygulanırken, anne sütü alan bebeklerde;  annelerin de diyet yapması gerekebilmektedir. Öncelikle inek sütü içeren tüm gıdalar yasaklanırken; süt, ayran, yoğurt, peynir, tereyağı ve benzeri besinler de kullanılmamaktadır. Böylece annenin beslenmesinden inek sütü proteini alınarak emzirmeye devam edilebilmektedir. Anne sütü almayan bebekler için de  özel mamalar kullanılmaktadır.

İnek Sütü Alerjisi ile ilgili bilgiler edinmek ve paylaşımlarda bulunmak isterseniz aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz, sayfanın yöneticisi  “Seda Demir” ile de iletişime geçebilirsiniz.

https://www.facebook.com/groups/477168248997059/

Tüm alerjik bebeklerimize sağlıklı günler dilerim…

milkSevgilerimle

Nihan Yıldırım