Bebekler İçin Oyuncak Seçimi

Bebek için alınan oyuncaklar zeka gelişimi, fizyolojik ve beden gelişimi için oldukça önemli bir yere sahiptir. Bebeklerin ay veya yaşına uygun oyuncakların seçilmesi, onun yeteneklerinin ve becerilerinin gelişmesine olanak sağlarken; renk, şekil, sayısal ve sözel algılama yeteneğinin de oluşmasını sağlar.

Büyüme dönemlerinde her çocuk oyun oynamaya ve doğal olarak oyuncaklara gereksinim duyar. Bu dönemde sağlıklı bir gelişim ile büyümesi önemlidir. Her yaşa uygun olarak seçilecek, doğru oyuncaklar ile oyun oynamanın ciddi yararlar sağladığı da bilinmektedir. Günümüzde artık neredeyse tüm oyuncakların ambalajında veya kutusunda, yaş aralığı veya hangi yaşa hitap ettiği belirtilmektedir, bu nedenle ebeveyn tarafından yaşına uygun oyuncak seçilmesi önemlidir.

Peki Oyuncak Seçimi Nasıl Olmalı?

0-3 ay aralığında ki bebekler müzikli, parlak ve ışıklı oyuncakları severler. Bu dönemde etrafını da fark etmeye başladığı için görme duyusu da gelişmeye başlar ve göz hizasında olan sallanabilen oyuncaklar da dikkatlerini çeker.  Aslında oyuncağın ne olduğunu bilmezler fakat dikkatini çeken oyuncakları veya nesneleri eğlenceli bularak tepki verirler. Örneğin çıngırak gibi oyuncakları çok eğlenceli bulurlar. Ayrıca bu tür oyuncaklar, el denetiminin gelişmesine de yardımcı olmaktadır.

3-6 ay aralığında ki bebekler için ise sesli oyuncaklar, bez bebekler, ayıcık gibi yumuşak oyuncaklar, şekilli yumuşak bloglar faydalıdır. Bu dönemde bebekler gördüğü şekillerin yanı sıra duyduğu seslere de çok duyarlıdır. Sesli oyuncaklar bebeğin duyu hissini geliştirerek farklı sesleri tanımasına yardımcı olur. Yine el ve göz uyumunu geliştirecek oyuncaklar, yumuşak kumaş kitaplar, düğmelerine veya butonlarına basılarak etki-tepki mekanizmasını öğreten oyuncaklar da çok yararlıdır.

6-9 ay aralığında ki bebekler için, renkli resimlere ilgileri arttığı için kalın, yırtılmayan kitaplar, aynalar, müzikli ve hareketli oyuncaklar, farklı şekillerdeki bloglar, eğlenerek vakit geçirmesini sağlarken beyin gelişimini de destekler. Ayrıca bu dönemde parmak oyunları, el çırpma oyunları, “bay-bay”, “baş-baş”, “ce-e” gibi el-kelime oyunları da yapılabilir. Sonraki zamanlarda çocuğun yaşı ilerledikçe daha komplike oyuncaklara geçilmelidir.

 

image

Defne’ nin Oyuncakları 😍

Oyunlarınız hep neşeli ve eğlenceli olsun  :))

Sevgilerimle…

Nihan Yıldırım

Bebeklerde Gece ve Gündüz Uykusu

Yeni doğan bebekler, günün çoğu vaktini uyku ve beslenme ile geçirmektedir. Doğumdan sonra bir bebek, günün yaklaşık olarak 16-18 saatini uyuyarak geçirir. Uyku süreleri ise zamanla azalır ve okula başlama yaşına geldiğinde yaklaşık 10-12 saat olur. Bebekler ilk bir kaç ay, uykusu geldiklerinde uyurken, karnı acıktıklarında tekrar tekrar uyanmaktadır, gündüz ve  gece ayırımı olmaksızın…

Bu bir kaç ayı geçirdikten sonra bebeğin gündüz ve geceyi ayırt etmesini sağlamak, hem bebek hem de ebeveynler için çok faydalı olacaktır. Bebekler geceleri uzun uzun uyumaları gerektiğini ilk başlarda bilemezler, bu ayırımı öğretme görevi ise ebeveynlere düşmektedir.

Peki gece ve gündüz ayırımını nasıl öğrenirler?

Bebeğin gündüz ile geceyi ayırt etmesini öğrenmesi için öncelikle yatma vakitlerinde, yavaş yavaş sakinleşmesini ve rahatlamasını sağlayarak bir rutin oluşturmanız önemlidir. Akşam uykusunda; yatma vaktinin hep aynı saatte olmasını sağlarken,  odanın sessiz, sakin, loş bir ışıkla aydınlatılmış, sıcak olmasına, bebeğin karnının tok ve altının kuru olmasına dikkat edilmelidir. Uyutmadan önce rahatlatıcı bir banyo iyi gelebilir ya da yatırırken sakin bir ses tonuyla ninni söyleyebilirsiniz.

Geceleri uykudan uyanıp ağlıyorsa, hemen yanına gidip yatıştırmaya çalışmanız; ihtiyaçlarına anında cevap vermek açısından güven duygusunu oluşturup geliştirir. Fakat her zaman kendi yatağında  uyuması önemlidir, yanınıza almanız ve yatağınızda uyutmanız, bir süre sonra alışkanlık yaratabilir.

Uyku sırasında ağlayan bebek nasıl sakinleşir?

Ağlayan bebeği yatıştırmak için bir çok yöntem var­dır. Bebeğinizi iyi tanımanız, hangi yöntem ile yatışmasını sağlamanız gerektiği konusunda size ışık tutar. Yavaş tonda bir ninni veya melodi mırıldanır­ken bebeği hafifçe sallamak, genellikle yararlı olmak­tadır. Aşağıdaki yöntemler de, ağlayan bebeği rahatlat­mak için denenebilir.

  • Bebeğin yattığı yatak, puset veya arabasında hafifçe ritmik bir şekilde sallanması
  • Bebek arabası ile gezdirilmesi, arabada uyuyan bebekler için denenebilir
  • Kucakta göğüse yaslanmış haldeyken hafifçe sallamak
  • Odasında hafif bir müzik veya klasik müzik dinletilmesi
  • Masaj yapılması veya okşanması
  • Sıcak bir banyo yaptırılması
  • Poposuna hafifçe vurarak halk dilinde pışpış yapılması da bazı bebekleri sakinleştirebilir.

maxresdefault

Minik Mucizelere Mutlu ve Huzurlu Uykular 🙂

Sevgilerimle..

Nihan Yıldırım

.

 

Hamilelikte Folik Asit Kullanımı

Folik asit (Folat) B grubundan bir vitamindir, besin maddelerinde bulunan formuna Folat, ilaçlarda ve işlenmiş besinlerde ki formuna Folik Asit denilir. Ayrıca suda çözünen bir vitamindir.

folicacid

Daha çok yeşil yapraklı sebzelerde bulunan folik asit;

  • Ispanak
  • Fasulye
  • Brokoli
  • Yer fıstığı
  • Portakal suyu
  • Ceviz
  • Badem
  • Fındık
  • Fıstık
  • Karaciğer
  • Böbrek
  • Bira mayası

gibi besinlerde oldukça mevcuttur. Özellikle oluşan DNA hasarlarının onarımı ile hücre yapı taşlarının, kan hücrelerinin, sinir sistemi dokularının oluşum ve gelişimde önemli bir role sahiptir.

Bir çok kişinin folik aside ihtiyacı vardır. Ancak hamile kadınlar için folik asit kullanımı oldukça gereklidir. Hamilelik öncesi ve hamilelik süresince alınan folik asit, anne adayının sağlıklı bir gebelik geçirebilmesi, bebeğin olumlu yönde gelişimi ve bir çok doğumsal bozuklukların önlenmesi açısından çok önemlidir. Fakat çoğu kadın ihtiyaç duyulan tüm folik asidi tek başına yiyeceklerle alamaz bu nedenle takviye olarak  alınması gereklidir. Doğurganlık çağındaki tüm kadınların günde en az 400 mikrogram (0,4 miligram)  folik asit alması önerilmektedir.

Son yıllarda yapılan çalışmalar ; hamilelik öncesi ve hamilelik sırasında folik asit kullanımının, Spina Bifida görülme oranını azalttığı yönündedir. Spina Bifida (Açık Omurga) hastalığı, gelişimsel bir bozukluk olup, doğumsal anomali olarak tanımlanır. Oluşumunun önlenmesi için de, doktorlar tarafından hamilelik öncesinde folik asit kullanılmaya başlanması önerilir. Anomali riskini azaltmak için gebe kalmadan en az 6 hafta önce folik asit kullanımına başlanmalı ve gebeliğin ilk 3 ayı boyunca kullanımı sürdürülmelidir.

Son yıllarda gebelikte folik asit kullanımının, doğacak bebekte otizm riskini azalttığına ilişkin çalışmalar da mevcuttur. Örneğin Norveç’te yapılan ve 100 bini aşkın anne adayını kapsayan bir çalışmada; folik asit kullanan anne adaylarının çocuklarında otizm riskinin, folik asit kullanmayanlara oranla % 40 daha az olduğu sonucu çıkmıştır.

Folik asit içeren bir çok vitamin SGK kapsamında ödenmektedir ve  Dünya Sağlık Örgütü gebelikte folik asit kullanımını önermektedir.

Kaynaklar;
  • Gebelik Öncesi Dönem ve Gebelikte Folik Asit Kullanımı, Pınar ÇAKMAK, Yağmur MİNARECİ, Oğuz YUVANÇ, Turgut VAR, Tayfun GÜNGÖR, Leyla MOLLAMAHMUTOĞLU, Dr Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara 2006; Cilt: 3 Sayı: 3 Sayfa: 157-161
  • American Academy of Pediatrics, Folic Acid for the Prevention of Neural Tube Defects, Committee on Genetics, Pediatrics 1999;104;325

 

Sevgilerimle…

Nihan Yıldırım

Kısırlık (İnfertilite) Sorununa Genel Bakış

Günümüzde pek çok  çift, mutlu bir aile olmak adına çocuk sahibi olmak ister. Bazı çiftler sorunsuz çocuk sahibi olurken, bazılarının ise farklı nedenlerden dolayı çocukları olmuyor. Son zamanlarda çocuk sahibi olamayan çiftlerin sayısı hızla artarken, çocuğu olmayan çiftlerin, kısırlık (infertilite) tedavisine daha fazla yöneldiği görülmektedir. İnfertilite nedeniyle her 10 evli çifttin bir çifti tıbbi yardım alıyor. Her sene bir çok kişi, kısırlık (infertilite) tedavi yöntemiyle sorunlarını çözüme ulaştırma yolunda hızla ilerlemekte, tüp bebek tedavisiyle de bebek sahibi olabilmektedir.

Peki kısırlık sorununun nedenleri nedir?

Kısırlık sorununun nedenleri; kişiden kişiye göre değişebilmektedir. Kısırlığın en yaygın nedenleri arasında;

Kadınlarda;

  • Yumurta yetersizliği
  • Tüplerin hasarlı ve tıkalı olması
  • Erken menopoz
  • Endometriozis
  • Polikistik over sendromu
  • Yanlış beslenme ve stres

Erkeklerde;

  • Sperm yokluğu (Azospermi)
  • Yapısal sperm bozuklukları
  • Varikosel
  • Testis Tümörleri
  • Uzun süreli kullanılan ilaçlar  (antibiyotikler, kanser ilaçları, vb.)

sayılabilir, ayrıca hem erkek hem kadın için;  ileri yaş, alkol tüketimi, sigara kullanımı, aşırı kilolu olunması gibi faktörler de, infertilite riskini arttırabilmektedir.

Son yıllarda yapılan araştırmalar kadınlarda görülen kısırlık sorununun, aynı şekilde erkeklerde de meydana gelebildiğini göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1982-1985 yılları arasında yapılan çok yönlü araştırmada; olguların %20‘ sinde sorunun ağırlıklı olarak erkek, %38‘ inde sorunun ağırlıklı olarak kadın, her iki taraf için olguların  % 27‘ sinde sorunun genel anormaliklerden kaynaklandığı yönündedir.

Kısırlık nedeniyle oluşan problemlerin sonucunda yaşanılan stres de eşleri olumsuz yönde etkilemektedir. İnfertilite, eşlerin her ikisi için genellikle psikolojik olarak tehdit edici, duygusal olarak stresli, ekonomik olarak pahalı bir durumdur. İnfertilitenin fiziksel, psikolojik, sosyal, duygusal ve maddi etkileri vardır. Çiftler infertilite deneyimlerini, yaşamlarının en stresli deneyimi olarak tanımlamaktadırlar. Bu süreçte en az bir yıl düzenli olarak hamile kalmaya çalıştıktan sonra, gebelik gerçekleşmiyor ise mutlaka doktorunuza başvurmanız önerilmektedir. Doktorunuzun yapacağı tektikler ile varsa infertilite nedenleri araştırılıp size uygun tedavi yöntemi belirlenmektedir. Bu nedenle doktorunuz ile görüşmeniz, kontrollerinizi zamanında yapmanız önemlidir.

infertility

Tüm tedaviler yapıldıktan sonra yine de sonuç alınamıyorsa ve özellikle embriyo gelişimi olmadığından, gebelik gerçekleşmiyorsa, farklı bir tedavi olan donasyon tedavisi yapılabiliyor. Tüp bebek tedavisi uyguladıktan sonra başarısız olan, sonraki denemelerde de başarı olasılığı azalan  çiftler, yumurta donasyonu yöntemini tercih edebilmektedirler. Ancak ülkemizde yapılmayan donasyon işlemi, Türkiye’ ye en yakın yer olan KKTC’ de yapılabilmektedir. Kıbrıs dışında; İngiltere, Yunanistan, Avusturalya gibi bir çok Avrupa ülkesinde de tercih edilen bir yöntemdir. 

Kaynaklar;

 

Sevgilerimle…

Nihan Yıldırım

 

 

Gebelikte Beslenme

Hamilelikte besleyici ve dengeli bir beslenme planı; hem sizin için hem de gelişmekte olan bebeğiniz için çok önemlidir. Gebelik öncesi ideal sağlıklı bir beslenme planı; çocuğunuzun büyüme ve gelişiminde temel yapı taşlarının oluşturulmasına yardımcı olabilir.  

Gebelik dönemi öncesinde ve gebelik sırasında ki beslenme planı içinde; sebze, meyve, tahıllar, baklagiller, proteinler ve diğer besleyici gıda seçeneklerini dahil etmek; bebeğinizin hayatı için güçlü bir başlangıç olacaktır. Gebeliğin 1. trimesterinde  besin ihtiyacı artarken, enerji ihtiyacı sadece gebeliğin ikinci ve üçüncü trimester döneminde; günde yaklaşık 300 kalori kadar artar.

hamile2

Gebelik süresi boyunca bir anne adayı; ortalama 10 ila 13 kilo arasında kilo alımı beklenir, aşırı kilo alımı ise hem annenin hem de bebeğin sağlığını tehdit edecek sonuçlar doğurabilmektedir. Gebelikte kilo alımı, ilk üç ayda her ay 1 kg, ikinci ve üçüncü aylarda ise her ay 1 -1,5 kilo olacak şekilde planlanmalıdır.

Gebelikte Beslenme: Besin Grupları

Protein

Uzmanlar günlük alınması gereken protein miktarını 75 ila 100 gram arasında önermektedir. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada; günde en az 75 gram protein tüketilmesi Preeklampsi  (gebelik  zehirlenmesi)’ yi önleyebildiği yönündedir.

Protein grubunda et günlük  2-3 porsiyon tüketilmeli;

  • Et (1 porsiyon = yaklaşık 3 köfte büyüklüğünde)
  • Balık (1 porsiyon = yaklaşık 3 köfte büyüklüğünde
  • Hindi (1 porsiyon = yaklaşık 3 köfte büyüklüğünde)
  • Tavuk (1 porsiyon = yaklaşık 3 köfte büyüklüğünde)
  • Ceviz (1 porsiyon = yaklaşık ⅓ bardak)
  • Fındık (1 porsiyon = yaklaşık ⅓ bardak)

Protein grubunda baklagiller 2-3 porsiyon tüketilmeli;

  • Bezelye (1 porsiyon = 1/2 su bardağı)
  • Barbunya (1 porsiyon = 1/2 su bardağı)
  • Kuru fasulye (1 porsiyon = 1/2 su bardağı)
  • Soya fasulyesi (1 porsiyon = 1/2 su bardağı)
  • Börülce (1 porsiyon = 1/2 su bardağı)
  • Nohut (1 porsiyon = 1/2 su bardağı)
  • Mercimek (1 porsiyon = 1/2 su bardağı)

Kalsiyum

Gebelikte gerekli olan günlük kalsiyum ihtiyacı 1000 mg civarındadır. Kalsiyum kaynağı olarak, süt ve süt ürünlerinin bebeğin kemik gelişimini sağlaması için yeterli miktarda alınmaları gerekir.

Kalsiyum günlük 3-4 porsiyon tüketilmeli;

  • Süt (1 porsiyon = 1 su bardağı)
  • Yumurta (1 porsiyon = 1 adet yumurta)
  • Yoğurt (1 porsiyon = 1 su bardağı)
  • Peynir (1 porsiyon = 1 kibrit kutusu kadar)

hamile1

Demir

Günlük alınacak demir miktarı, kan hacmini artırır ve kansızlığı önlemeye yardımcı olur.Gebelik döneminde günlük 27 mg demir alımı idealdir.

Demir günlük 2-3 porsiyon tüketilmeli;

Yeşil yapraklı sebzeler 2-3 porsiyon (1 porsiyon = yaklaşık 1 su bardağı)

  • Ispanak (1 porsiyon = 1 su bardağı)
  • Lahana (1 porsiyon = 1 su bardağı)
  • Brokoli (1 porsiyon = 1 su bardağı)
  • Pırasa (1 porsiyon = 1 su bardağı)
  • Pazı (1 porsiyon = 1 su bardağı)

Demir grubunda tahıllar 2-3 porsiyon tüketilmeli; 

  • Ekmek (1 porsiyon = 1 dilim)
  • Arpa (1 porsiyon = 1/2 fincan)
  • Buğday (1 porsiyon = 1/2 fincan)
  • Yulaf (1 porsiyon = 1/2 fincan)
  • Bulgur (1 porsiyon = 1/2 fincan)

Demir grubunda et, tavuk, deniz ürünleri  2-3 porsiyon tüketilmeli;  

  • Sığır eti (1 porsiyon = yaklaşık 3 köfte büyüklüğünde)
  • Deniz ürünleri (1 porsiyon = yaklaşık 3 köfte büyüklüğünde)
  • Kümes hayvanları (1 porsiyon = yaklaşık 3 köfte büyüklüğünde)

Folik Asit

Folik asit,  doğacak bebekte nöral tüp defekti denilen anomali riskini azaltmada önemli bir rol oynar. Anomali riskini azaltmak için anne adaylarının gebe kalmadan en az 6 hafta önce, folik asit kullanımına başlaması ve gebeliğin ilk 3 ayı boyunca kullanımı sürdürmesi gerekmektedir.

Folik asit, hücre büyümesi, bölünmesi ve oluşan DNA hasarlarının onarılması açısından önemli bir vitamindir. Uzmanlar günde 600 ila 800 mikrogram (0,6 0,8 miligram) kullanımını önermektedir.

C Vitamini

C vitamini bir antioksidandır ve dokuların hasar görmesini önler. Uzmanlar günde en az 85 miligram kullanılmasını önermektedir. 

C vitamini grubunda meyve ve sebzeler günlük 2-3 porsiyon tüketilmeli;

  • Portakal (1 porsiyon = yaklaşık ½ bardak)
  • Çilek (1 porsiyon = yaklaşık ½ bardak)
  • Limon (1 porsiyon = yaklaşık ½ bardak)
  • Domates (1 porsiyon = yaklaşık ½ bardak)
  • Greyfurt (1 porsiyon = yaklaşık ½ bardak)
  • Kivi (1 porsiyon = yaklaşık ½ bardak)
  • Kavun (1 porsiyon = yaklaşık ½ bardak)
  • Patates (1 porsiyon = yaklaşık 1/3 bardak)
  • Biberler (1 porsiyon = yaklaşık ½ bardak)

(Porsiyonlar doğranmış olarak hesaplanmıştır.)

hamile

Beslenmede Dikkat Edilmesi Gerekenler

Hamilelik sırasında, bazı gıdaların gelişmekte olan bebeğe zarar vermemesi ve Toksoplazma, Salmonella, Clostridium Perfringens ile diğer zararlı bakterilere maruz kalmaması için; sebze ve meyvelerin iyi yıkanmış, sütün iyi pastorize edilmiş, tüm etlerin tam pişmiş olduğundan emin olunmalıdır. Sigara, alkol tüketimi, uyuşturucu kulanımından uzak durulmalıdır. 

Kolalı içecekler, çay  ve kahve  kafein içerikleri nedeniyle günlük kullanım miktarı azaltılmalı;en fazla iki fincan veya bardak ile sınırlanmalıdır. Gebelik boyunca yürüyüş, yüzme gibi egzersizlerin yapılması oldukça sağlıklıdır. Her zaman yeni bir egzersiz programına başlamadan önce doktorunuz ile görüşmeniz önemlidir. 

Aşağıdaki kaynaklar kullanılarak derlenmiştir;

     Sevgilerimle…
     Nihan Yıldırım

Anne Sütünü Arttırmanın İpuçları

Doğum yapan her annenin ortak düşüncesi, bebeğini kendi sütüyle beslemek istemesidir. Bu dönemde  anne ve bebek arasında iletişimin kurulması, güçlü bir bağlılık oluşması açısından çok önemlidir. Annenin emzirme faaliyeti bebeğinin beslenmesi ile birlikte, onunla arasında ki fiziksel yakın temasın kurulmasını da sağlar. Tabi ki bazen annenin sütü olmayabiliyor yada bebek hiç emmek istemiyor, bu durumda imdadınıza anne sütüne yakınlığı ile bilinen formül mamalar yetişiyor.

baby_1866299b

Benim de sütüm ilk başlarda az olduğu için, hem formül mama ile destekliyordum, hem de sütümü  arttırmak  için düzgün beslenmeye çalışıyordum. Ayrıca sütünüzü arttırmak için doktorunuzun önerilerini de almayı ihmal etmeyin.

 

Peki Anne Sütünü Arttırmanın İpuçları Nelerdir?

 

  • Anne sütünün arttırılması için öncelikli olan ve benim de gerçekten faydasını gördüğüm ilk besin Su, günde en az 2-3 litre su içmek, anne sütünün artmasını sağlıyor, adeta bir mucize gibi, su gerçekten hayattır bol bol tüketin.

Pouring water into glass

  • Rezene ve Isırgan bitki çaylarını da doktorumun tavsiyesiyle kullandım, hem sütün artmasını sağlıyor hem de gaz problemini ortadan kaldırıyor.
  • Sütü arttıran bir diğer içecek ise Malt içeceği; genel anlamıyla çimlendirilip kurutulmuş arpadan oluşur, içeriğinde ki karbonhidratlar, B vitamini ve mineraller yönünden oldukça zengindir. Ancak bazı malt içecekleri çok şekerli olabiliyor, onlara muadil alkolsüz bira da tüketebilirsiniz, aynı etkiyi gösteriyor.

wpid13388-hitherandthither-4

  • Evde yapacağınız şekersiz ya da az şekerli kompostoların tüketimi de oldukça faydalı. Özellikle elma, ayva, üzüm kompostosunu öneririm.
  • Süt, yoğurt, ayran gibi kalsiyum yönünden zengin besinlerde sütü arttırıyor ancak gaz yapabiliyor, gaz problemi geçtikten sonra tüketilebilir.
  • Bol bol yeşil sebzeler tüketmek de çok önemli, örneğin; yeşil mercimek,  taze fasulye, ıspanak, bamya, semizotu gibi gaz yapıcı özelliği olmayan sebzeler süt salınımını arttırıyor. Ben özellikle fesleğen ve dereotunun çok faydasını gördüm, hem çok şifalı hem de süt arttırmada çok etkili bitkilerden, bol bol kullanmanızı öneririm.

health-benefits-green-vegetable

  • Kuru meyveler örneğin kuru incir, dut, kuru üzüm gibi besinler ile kuru yemişler; kalsiyum ve demir yönünden oldukça zengindir. Yeteri miktarda alındığında sütü arttırır, vücudun dirençli olmasını  sağlar.

kuruu

 

  • Annenin sık sık ılık bir duş yapıp rahatlaması, fırsat bulduğu zaman dilimlerinde uyuması, süt salınımı için oldukça çok faydalı.

shovermom

Bunların dışında, annenin psikolojik olarak rahatlamış olması da çok önemli. Baba yada diğer aile üyeleri bu dönemde; anneye destek olmalı, onun yanında olduğunu hissettirmeli ve anneyi stresten  uzak tutmalılar. Ayrıca her anne ve bebeği özeldir; bebeğinize hangi besinlerin yararlı olacağını, hangi besinlerin sütünüzü arttıracağını en iyi siz takip edip gözlemleyebilir, buna göre kendi beslenme düzeninizi de oluşturabilirsiniz.

Stresten uzak bol sütlü günlerinizin olması dileğiyle… 🙂

Sevgilerimle

Nihan Yıldırım